• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

BEYNİNİZDE VAR OLAN VE ACIMASIZCA YOK ETTİĞİNİZ DEĞERLER

BEYNİNİZDE VAR OLAN VE ACIMASIZCA YOK ETTİĞİNİZ DEĞERLER

 Beynimiz tokat cevizine benzeyen, onun gibi iki parçalı, kıvrımlı, kabuklu, 1-2 kg ağırlığında(Einstein gibi bir dahi olsanız bile asla 4-5 kg olamayacak). Trilyonlara ulaşan NÖRON denen hücreler yolu ile insanoğlunun ürettiği en güçlü bilgisayara nazaran binlerce kez büyük bilgi iletişimini gerçekleştirebilen inanılmaz bir mekanizmadır.

 Şunu da belirtmek gerekir; ne yazık ki 4-5 gün giyilmiş bir çorap gibi de pis kokuludur. Yani ‘Kuzuların Sessizliği’ filmindeki gibi pişirmenizi tavsiye etmem. Zaten filmde de bir yanlış söz konusudur; beynin bir bölgesinden 2-3 dilim keserseniz bunun sonuçları feci olacaktır. Evet, acı çekmezsiniz çünkü beynin acıya tepkisi yoktur. Ama filmdeki gibi gözleriniz açık beyninizin bir yamyamca yendiğini görüp gülemezsiniz. Zira kesilen o bölge hangi motor veya bilişsel faaliyetle ilgili ise o faaliyet aniden donar. Örneğin konuşma bölgesi kesildi ise artık konuşamazsınız.

 Gerçekten bu şekilde belli bölgeler belli faaliyetler üzerinde bu kadar etkili mi? Bu iddiamı, bu yazıyla bile kanıtlamam mümkün mü? Hem de binlerce km uzaktan ve binlerce saat farkı ile? Evet ve sihirle değil bilim yolu ile bunu yapabilirim.

Şu emrime uymanızı rica ediyorum ;

“Hepiniz sol ayak başparmağınızı oynatın!“

Ne oldu, oldu mu? Evet, sanırım oldu…

 Oldu, zira benim verdiğim emri uzaktan alan emriniz onu beyin-omurilik kanalı üzerinden sol ayak başparmağınızdaki hücrelere yeni bir emir olarak iletti.

 Peki de bunu nasıl, ne yolu ile yaptı, o küçücük çap ve ağırlıktaki bir et parçası?

 Nöronlar elektro-kimyasal yolla çalışırlar(Elektrik ve kimyasal iletimle). Bilgi bu sayede iletilir. Ancak vücudumuzda elektriksel akımın iletiminin önünde ciddi bir sorun mevcuttur; vücudumuzun %90’dan fazlasının sudan oluşması (kan vs olarak)…

 Suya elektrik girince ne olur? Küvette yıkanırken saç kurutma makinası girince ne olursa o olur; çarpılırsınız!

 O nedenle elektrik akımı şekil değiştirir kimyasallara dönüşür. Nörottansmitter(nörol taşıyıcılar; dopamin,epinefrin, norepinefrin, adrenalin ve benzeri şu an saptanan şekli ile 29 adet taşıyıcı)

 Bunlar hücreden atlar, yüzer, öbür hücreden ulaşır üzerindeki sanki denizaltındaki yüzücülerin giydiği özel elbise, oksijen tüpü, palet gibi onu sıvının içinde koruyan giysiyi çıkarır yine elektrik akımına döner ve burada elindeki bilgiyi bu yeni hücreye iletir..

 (kısa bir not olarak ekleyelim; ilaç firmalarının nörol birçok rahatsızlıkla hemen ilaca sarılması bu açıdan inanılmaz ölçüde anlaşılmaz bir yoldur. Az önce söyledik nöron içinde bilgi birikimi öncelikle elektriksel yapıdadır. Bu yapıda bir bozukluk varsa kimyasal iletim ne kadar mükemmel olursa olsun karşıya yine bu bozukluk iletilir. Yani evin ışığı yanıp sönüyorsa yine yanıp sönmeye devam edecektir. Öte yandan vücudun koruma sistemi şunu algılayacaktır;        “Ortada bir sorun var, ve bizim patron(vücut, beyin yani siz!) bize destek oluyor, aslında bizim normal koşulda ürettiğimiz taşıyıcıları bize bedavadan veriyor. O halde;        “Siesta, tatil, yatın arkadaşlar; vur patlasın çal oynasın!      “

Şimdi beynimizde var olan diğer özelliklere bakalım;

 Beynin evrimsel açıdan en son gelişen ön bölgesi (gözlerimizin 4 parmak üstü) FRONTAL bölgedir. Dikkat, kendine hâkim olma, karar verme gibi faaliyetleri düzenler.

 İki kulak arası bir yay gibi( ya da bir walkman kulaklığı gibi) uzanan TEMPORAL bölge okuma, yazma, duygusal hafıza gibi işlevlerde,

 Erkeklerde belli yaştan sonra ensede beliren kıvrım, katmerdeki ters yola benzeyen PARİATAL bölge uzay/zaman, yön bulma gibi faaliyetlerde,

 Onun az altındaki OKSİPİTAL bölge ise görme ile ilgili işlevlerle ilgilidir.

200 yılı aşkın bilgi birikimimizle beyindeki bir çok bölgenin neleri yönettiğini öğrendik. Örneğin FP1-FP2 dikkat, kendine hâkim olma, dürtü kontrolü,T3: yazma T5: okuma, T6: matematik, O1-O2 görme gibi…

Yani bir kişi de T6 bölgesinde bir sorun varsa bu kişiye en iyi matematik öğretmenini tutsanız bile matematik öğrenemez.

 Bu bölgelerde sorun çıkmasının birçok sebebi olabilir. Genetik yapı, anne de kortizol yüksekliği, anne sütü alamama, trafik kazaları, çocukken düşmeler ve yüksek ateşe maruz kalma, menenjit, ensefalit, ağır metaller ve en önemlisi anne/babanın veya bizzat kişinin alkol/uyuşturucu bağımlılığı…

 Buralardaki faaliyetleri beynin kendi elektrik dinamosu (Periatal bölgeye yakın bir yerdeki, bir mercimek büyüklüğündeki ama buna rağmen elektrik üretimi yapan TALAMUS’un ürettiği elektrik akımları düzenler.

Gamma 30 Hz üzeri

Beta 15-30 Hz

Theta 12-15 Hz

Alpha 4-12 Hz

Delta 0,1-4 Hz

 Gamma’nın ne ürettiğini hala tam bilmiyoruz. Ancak Hindistan Guru’ları ve Türk Dervişleri’nin bunu kontrol yolu ile kalplerini bile durdurup yeniden çalıştırdıkları iddia edilir.

 Beta analitik düşünce, karar vermede etkilidir. Düşük seviyede ise (SMR:Sensori Motor Ritim), DEHB: Dikkat Eksikliği- hiperaktiviteye yol açar.

 Theta daha çok hayal kurma, fantezi ile ilgilidir, sanatçılarda yüksektir. Düşükse huzursuzluk, takıntı ve benzerine yol açar.

 Alpha 13 yaşından itibaren normal her insanda yaygın olması gereken, beynin kontrol mekanizmasını düzenleyen en sağlıklı dalgadır.

 Delta ise normalde gece üretmemiz zorunlu olan ancak gündüz üretiliyorsa gündüz düşleri, dikkatsizlik, bakmak ama görememek, duymak ama işitememek halini yaratan en kötü, mahallenin ağır abisi, mafya babası bir dalgadır. Üretimi çoksa diğer tüm dalga boyları üzerinde baskı yaratır.

Şimdi bir de vücudumuzun savunma sistemine göz atalım.

 Vücudumuz dış dünyadan gelen her şeyi, içine girmeye gelişen bir yabancı, düşman, saldırgan gibi algılamaya koşulludur. Bu; ister bir bıçak, bir kurşun, bir bakteri/virüs veya sevgilimizin kötü bir lafı olsun.

 Bu savunmayı ANTİKOR denen bağışıklık hücreleri yapar, saldırganlara ANTİKOR denir. Antikor’la Antijen arasındaki ilişki kilitte/anahtar ilişkisine benzer. Yani Antikor kilitteki girintilere kendindeki tamamen uyan çıkıntıları sokar ve çıt diye açarak içeri girer ve onu yok eder; evi soyar yani!

 İlaçların çalışması da aslında bu yolla olur. İlaçlar aslında zayıflatılmış antijenlerdir. Antikor tıpkı bir boksörün asıl maçtan önce zayıf masörü ile çalışması gibi zayıf antijenle çatışır, onu dövdüğünü görünce morali artar, asıl rakibine kahramanca saldırır. ACI YOK RAKİ!

Bu arada 2 not ekleyeyim;

  1. İlacın metabolizmada emilim ve etki hızı şöyledir;

Tıpkı bir deve sırtına benzer;

 İlaç prospektüslerinde yazar. “Vücutta salınımı 4 saattir“ vs. Alınan ilaç 4 saat sonra pik noktaya çıkar, yayılır, etkisini yapar ve idrar, gaita, terle vücuttan atılır. Küçücük 4 yaşında çocuklara DEHB için RİTALİN yani ÇOCUK KOKAİNİ veren psikiyatristler bunu  niçin göz ardı  ediyor?  Sabah saat 9’da alınan ilaç 4 saat sonra 13.00’da vücuttan atılır. Ancak sorun bitmedi ise şu olur; çift hörgüçlü deve; yani ya ritalinin dozunu artır ya da ritaline concerta’yı da ekle.

  Vücuda saldıran antijen ORGANİK (doğanın ürettiği) bir yapıda ise antikorun işi kolaydır. Ancak metilamfetamin, kristal, bonzai,  jameika, extacy,  kokain, eroin gibi maddeler İNORGANİK(insan üretimi) yapıdadır.

Dolayısı ile antikorun tanınması yani kilit x anahtar ilişkisi kurması imkânsızdır. İnorganik antijen Arnold Schwarzenegger’in Terminatör 2 filmindeki yaratığa benzer; sürekli şekil değiştirir, yaratık kızın kolunun bir an bıçağa dönüşmesi gibi; antikor ona tutunamaz, o nedenle de yok edemez.

 Bu tür bir madde kullanıldığında Antikor koruma kalkanı çöker, antijen beyin/omurilik bariyerini aşar ve beyne girer. Öncelikle serebral korteksi etkiler, daha sonraysa;

Az yukarıda anlattığımız bölgelerden birine SALDIRIR;

Madde bağımlılarında FPZ ve OZ denen;

“Kendine hakim olma, kontrol etme,dürtülerini erteleme, hatalarından ders alma “ bölgesine!

Bu maddeler orada olabilecek en berbat işi yaparlar. Delta dalgalarını tetiklerler. Bu maddelerin oradan sökülmesi artık inanılmaz boyutta zor hale gelir.

Sonuç ise; işini, ailesini, çoluk çocuğunu, çevresini yitirme, adalet mekanizması ile karşı karşıya gelme, eroin gibi maddelerde ise ALTIN VURUŞ yani ÖLÜM!

Bunun anlamı: gençler arasındaki jargonla cool olma, kafa yapma girişiminin;

Kafayı, beyni, onur, namus, ahlak, eş, çocuk, aile, toplum dayanışması ve var olan tüm değerlerini yitirme ile sonuçlanmasıdır. 

Çin’li bilngin Lao TZU’ya bir genç gelir.

“ Hocam, ben mutluluğun sırrını öğrenmek istiyorum “ der.

Lao TZU;

“ Bunu bedava vermem, al şu kaşığı eline, içine bir yağ dök, hiç dökmeden sarayımdaki tüm güzel eserleri incele geri gel, sırrı o zaman anlatırım. “

Çocuk sarayı gezer gelir.

“ Hocam mükemmel yapıtlar gördüm “ deyince usta ;

“ Ama yağı dökmüşsün “ der. .. Çocuk ağlar sızlar ve bir şans daha ister. Usta peki der. Çocuk bu kez yağı dökmemek için itina ile gezer, geri gelir. Usta sorar  “ Odamın girişindeki heykeli gördün mü? “ Çocuk utanarak;

“ Ustam yağı dökmemek için bakmamışım, göremedim   “ der. Usta güler ve şöyle konuşur;

Hayatın güzelliklerini, eğlenceyi, iyi bir yaşamı, parayı, zenginliği, mutluluğu kazanmak için elbette çabalayacak, didinecek, uğraşacak arada gezecek eğleneceksin ama bunu yaparken asla kendi değerlerini yitirmeyeceksin!

 Mutluluğun sırrı budur !

Madde bağımlısı genç kardeşlerime BEYİNLERİNE ve DEĞERLERİNE sahip olmaları ve asla yitirmemeleri dileklerimle…

NOT,

 Serebral korteks: Beynimizde görevi düşünme, istemli hareket, dil, sonuç çıkarma ve algılama olan yapıdır. Beyin yarı kürelerinden her biri vücudun zıt tarafını kontrol eder. Beynin sol yarısı, sağ elin kontrolü, konuşma ve yazma dili, bilimsel ve sayısal yetenek, düşünme, mantık ve çözümleme gibi motor alanlara sahiptir.

 Sağ yarıda ise sol elin kontrolü, görme ve hayal, müzik ve sanat yeteneği, yüzlerin ve üç boyutlu şekillerin yansıması ve algının tamamlanması gibi özelliklere sahip motor alanlar bulunur.

Nörofiz. Duru Hakan Karabacak

15.07.2019


Yorumlar - Yorum Yaz
Videolar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam3
Toplam Ziyaret4246
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.171532.3004
Euro34.902035.0419